31 Mayıs 2011

Gevezeleme

Seninle, yalnız yapabileceğim her şeyi birlikte yapmayı seviyordum. Oldum olası tek başıma yapamayacağım şeyleri başka birisiyle yapmayı beklemedim,sevmedim. Onların (sen ve potansiyel sevgililerim) olmaması ihtimalinde, o şeyi yapamayacağım ihtimali; hiç bir şeyin, bir hiç olarak kalmasını yeğletiyordu bana. Mutluluk buydu. Üzerine giydiğini sandığın şeyin, 'sana' 'yakıştığını' 'zannetmen'. Kelimelerin kendi varlıksal / salıksal / mantıksal ve/veya hormonsal sorunlarını geçelim.
Seninle, yalnız yapabileceğim her şeyi birlikte yapmayı seviyordum. Yalnız okuyabileceğim bir kitabı senin kolunun altında okumayı. Yalnız çözeceğim soruları, sen oda görünümlü evimizin bir yerinde nefes alırken çalışmayı. Yemek yemeyi. Uyumayı ya da uyuyamamayı. Kabus görmeyi. Yorganın üstümüzde duruşunu. Elmanın yere düşüşünü. Işığın hızının sn.de  299.793 km oluşunu. Fotosentez yapamayışımı. Filmlerin bir sonu olmasını. Sabahları kuşların uyanmasını. Hafta içlerinin hafta sonlarına kavuşmasını. Haftasonlarının bitişini sövüşlerle kutsamamızı. Günün bitmesini. Günün dönmesini. Günün doğmasını. Ölümlü oluşumuzu. Her an, henüz, ölmeyişimi öpüşerek kutlama ihtimalimizi. Kutlamalarımızın, kutlama olduğunun farkında olmayışımızı. Şimdi yalnız yapabileceğim her şeyi yalnız yapmıyorum.
Ben zaten tek başıma yapamayacağım şeyleri başka biriyle yapmayı oldum olası sevmedim.
Ben uzun zamandır-nerden baksan senin yokluğunu farkedişime denk gelir- hiç bir şey yapmıyorum.
Bir türlü yalnız kalamıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder