29 Nisan 2011

Edeb.

Sırf söylediğin şarkıyı susturabilmek için bir dkdan fazla. Ki karnımda bir ağrı; sancıdığında aklıma gelmiyorsun ama 1 dkdan fazla sürmüyor; ne yazık. Şarkın kulağımda dans ediyor. benimle. Gözlerin alay etmekte, 'ben gittim, kapıyı ardımdan ört' dedirtiyor; ama senin şarkından onu bile hatırlamıyorum. Sırf susturabilmek için bir dkdan fazla. Şarkılara boğuyorum kendimi.
Arşivlerdeki fotoğrafları unutmuş olabilseydim bakabilirdim oysaki tırnağımın ucundaki vitamin eksikliğine. Gözlerim dolunca, kulak zarlarımdan şüphelenmeyi gammazlamazdı bilinçaltım. Freud ölmüştü ve bunu en iyi senin kollarında uyuduğum gece anlar sanmıştım rüyalarım.
Alerjim patlıyor elimin serçe parmağıma uzanan kenarında. Kırmızı bir tenya artığı şekli var, annem bana hamileyken ne yemiş acaba diye geçiyor aklımdan. Oysa tüm çabam konudan Uzaklaşmak için, ilgilenmiyorum nasıl oksijenle sustuğumla, okjisensiz bir susuşun gamındayım bu an. Karbondioksidinle boğulmayışım boğazlıyor beni; Ve Oxford dan bilim adamları onaylıyor bunu. Diyor, korteksinde parmak uçlarının dokunmuşluğu kalır; sesten, serden, nefesten çok. Adı, diyor; Freud çıkıp cevabı duymayışıma kahkahayı basıyor. Annen.. diyorum sevgili Freud, yüzü değişiyor.
Bilincimin altı üstü, oturduğum yeri yerçekiminden sallıyor. Freud'un annesinden vazgeçip, Jüpiter'e küfrediyorum. Krater, yer,yüz; dümdüz.. ..gidiyorum. Gidiyorum.
Gidiyorum, sen iki nokta arasındaki mesafede yoksun. Denklemlerim karışıyor, bir adam bağır çağır analığıma küfrediyor. Doğmamış çocuklarımın yüzleri, ölü bir cenin, rengi yeşil.
Sen, ben, yeşil ceninlerimiz.
Uyanasım tutuyor, ordan Freud gülüyor.
Sana bakıyorum, dokunmuşluğum var
utanıyorum olmayışından.
Susmak edebimden. Yoksa ortalık yerde ıslatıyorum, yer gök buğu.
Sen yoksun. Kendime hatırlatıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder