14 Temmuz 2011

"Fakat sonra hayat etten ve kandandır..." *

Bir ara aşık oldum, tam olarak ne zamana denk geldi hatırlamıyorum. Aşık olduğumda artık çok geçti. Geçti; eski tek kişilik planlarıma cesur özgür kız edasıyla devam etmek için. Bunun yakınışını ortaya sürmeye gerek yok; karşılığında tenine karışan bir ter kokusunu sindiriyorsun, zaman duruyor; gelecek, senin, odanın, kapının, evin, şehrin, havanın dışında kalıyor. İçerinde bir sen, bir ondan parçalar..
Bir yazar, "sevişirken ne güzellik yakışıklılığın, ne de mevkii ya da şıklığın kaldığını söylemişti. Öyle, katılıyorum; göz parça parça topluyor. Bir parça gözünü görüyorsun, tek gözünü ama. Omzunun bir köşesini. Parmağının bir ucunu. Kırmızı Christian Louboutin ayakkabılarının ince topuklarını.
Tek kişi olma hakkını yitireceksin, tek kişi de kalmamış olacaksın ama o ayrı. Bir sabaha karşı, uyumaya hazırlanırken, camı açıp, önüm arkam sağın solum 'ben'im edasıyla sabahının da senin olması hissini, Ankara'daki başka kadınların uykusuzluklarına armağan edeceksin. Sabah ayazının gri-mavi-beyaz mevkiisinin varlığı, onların varlığına armağan olsun..misali.
Hangisi doğru olan, vazgeçmeden bana dair sözlerden, cümlelerden olmaz mı 2, 3, bilemedin 5 kişilik hayatlar. Orta noktada buluşmak dediğimiz, nerenin ortasına düşüyor; başıyla sonu arasındaki fark, bir gün vitrin camında yansımamı gördüğümde, engel olur mu mesela derin bir nefes çekmeme. Çekip gitmeme, çekmeden koluna girerek gidişime, engel olur mu bir çokluk.
Çoklukla azlık, ben değiştiğimde bir 3.tekil şahıs zamiri değil de, 3.tekil kişi ismiyle yine aynı kalır mı; kalınır mı?
Şimdi çok oluşumuz, az gelir mi birgün? O azlık nasıl gider? Bu çokluk ne kadar çoktur aslında?

*Ece Temelkuran başlık armağan etti.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder